Haber

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek: Tarımsal destekler yetersiz

Haber: FATİH ÖZKILINÇ Kamera: KERİM UĞUR

(BALIKESİR) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, gıdanın gelecekte Türkiye’nin önemli bir problemi olacağını belirterek, Anayasa’ya göre Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın yüzde birinden az olmaması gereken tarımsal desteklerin binde 3’ler seviyesinin üzerine çıkmadığını söyledi.

Gökan Zeybek, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi(BBB) tarafından Avlu Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Balıkesir Dönüşüm Kongresi”nde konuştu. Balıkkesir’deki tarımsal üretime dikkati çeken Zeybek, şöyle konuştu:

“Kuvayi Milliye’nin başkenti Balıkesir’deki dönüşümle ilgili iki tane konu başlığının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunlardan bir tanesi; Türkiye’de tarımsal üretimin en büyük şehri tarım ve sanayiyi iç içe geçirmeyi başarmış olan Balıkesir’mizde aile tipi tarım işletmeciliğin yanında endüstriyel tarım işletmeciliğinin geliştirilmesi konusunda bazı konu başlıkları üzerinde durmak gerektiğini düşünüyorum. Hepinizin bildiği gibi dünyada açlık ve gıdaya erişim özellikle de yoksul ve emekçiler açısından savaş bölgelerinde ya da baskı ve zulüm altında yaşayan tıpkı Gazze’deki gibi pek çok bölgede insanların normal bir gün içinde alacakları kaloriye, besine ulaşamadığını biliyoruz. O nedenle gıda meselesinin gelecekte de Türkiye’nin önemli bir problemi olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Burada hem aile tipi işletmelerin korunması, güçlendirilmesi ve geliştirilmesi konusunda alınması gereken önlem ve tedbirlerin çok değerli olduğunu düşünüyorum.”

“Tarımsal desteklerin binde 3’ler seviyesinin üzerine çıkamadığını görüyoruz”

Tarımsal desteklere değinen Zeybek, şöyle devam etti:

“Bizim Anayasamıza göre, Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın yüzde birinden az olmamak üzere tarım, hayvancılık, arıcılık ve bal üretimi başta olmak üzere bu sektörlerle ilgili doğrudan tarımsal desteklerin verilmesi gerekiyor. 26 trilyonun üzerinde bir milli gelire sahip olan ülkemizde yüzde biri hesapladığımızda 260 milyarın üzerinde bir hibenin tarımsal desteğin gelişmesi özellikle de küçük aile tipi işletmelerin ve büyüme çabasında olan tarımsal üretimlere desteklenmesinde çok önemli ve değerli olduğunu belirtmek istiyorum. Maalesef önemli bir problemin içinden geçiyoruz. Sürekli olarak ekonomik problemler, sürekli olarak bir faiz sarmalında sürüklenmiş olan ekonomik modeller nedeniyle de hala biz yüzde birin altında olmaması gereken tarımsal desteklerin binde 3’ler seviyesinin üzerine çıkamadığını görüyoruz. Bu da giderek Türkiye’de tarımla geçinen aile sayısını, tarımda çalışan insan sayısında göreceli olarak bir azalmaya hala engellenemez bir biçimde başta Ankara’nın doğusundan olmak üzere köylerde yaşayan nüfusun özellikle de çalışma yaşamındaki genç nüfusun hızlı bir şekilde azalmasına yol açmaktadır.

“Yeni dönüşüm modellerinin üzerinde konuşmak gerekiyor”

Bu konularla ilgili tarımda AR-GE çalışmalarının tarımda dijital dönüşüm çalışmalarının besicilik, süt üreticiliği gibi pek çok alanda artık yüksek teknolojiyi kullanan ve bunu bir entegre haline getirecek olan çözümlerin Balıkesir örneğinden başlayarak bütün ülkeye yaygınlaşması gerektiğini buradan belirtmek istiyorum. Bizim önemli bir bakış açımız var. Artık dünyayla rekabet içindeyiz. Bütün sektörlerde dünyayla rekabet içindeyiz. Rekabetin gelişebilmesi için de eğitime harcadığımız bedellerin artması gerekiyor. Toplam bütçe giderleri içinde eğitim için vereceğimiz harcamaların artması, AR-GE çalışmaları için kullanacağımız kaynakların artması, özel sektörün giderek bu rekabetçi dünyada gelirlerinin önemli bir kısmını AR-GE çalışmalarına aktarmasıyla birlikte bizim birim üretimden elde ettiğimiz fayda ve gelirin çok daha artacağını belirtmek istiyorum. Bu konularla ilgili yeni dönemde CHP’li belediyeciliğin temel anlayışlarından bir tanesi de sadece şehirde yaşayanların değil, aynı zamanda büyükşehir yapılanması içinde mahalleye dönüşmüş olan köylerimizdeki üretim modellerinin değiştirilmesi ve buralardaki eğitim faaliyetlerinin arttırılmasında büyük fayda olduğunu düşünüyorum. Buradan da önümüzdeki dönemde kapanmış olan köy okullarının yeniden açılıyor olması ve köyde üretim çağındaki ailelerin ve onların çocuklarının büyük kentlere göç etmesini engelleyecek olan yeni dönüşüm modellerinin üzerinde konuşmak gerekiyor.

“Kentlerimizi yaşama merkezi haline getirecek bir anlayışa dönüşmemiz gerekiyor”

TBMM’de son beş yıl içinde hem İzmir depremi sonrası hem Kahramanmaraş depremi sonrası kurulan deprem araştırma komisyonlarında onun sonucunda ortaya çıkan raporlar doğrultusunda bizim artık kentlerimizi sadece bina ölçeğinin dışına çıkararak yaşama merkezi haline getirecek bir anlayışa dönüşmemiz gerekiyor. Bakın 1927 nüfus sayımında Türkiye’de ortalama insan ömrü 35. Bugün kadınlarda 81, erkeklerde 76. Bugün doğan çocuklarımızın ömrü 90 ve üzerinde olacak. O nedenle bizim yani 60 yaş ve üzerindeki emeklilikle ilgili önümüzdeki süreçte insanın ortalama 30 yıllık bir emeklilik sürecini dikkate aldığımızda kentlerin binalar, kamu yapıları, ibadet yapıları ya da ulaştırma hizmetini öngören yapıların dışında insanın ihtiyaçlarını giderecek olan doğal ve sağlıklı bir çevreyle mutlaka kavuşması gerektiği. Bu nedenle de yeni planlama anlayışları içinde özellikle de kentsel dönüşüm, riskli yapıların ortadan kaldırılması deprem odaklı dönüşüm projelerinin tamamında bina ölçeğinin dışına çıkarak ada ölçeği, bölge ölçeği ve mahalle ölçeği üzerinde çalışma yapmak gerekiyor. Geçmişlerde yüzde 30-33 seviyesinde olan ortaklık payı biliyorsunuz son yasal düzenlemeler yüzde 45’ler seviyesine geldi. Belki bu ortalama insan ömrünün uzamasıyla birlikte bugün artık imara açılacak olan pek çok parselle ilgili düzenlemenin yüzde 50’den fazlasının yeşil alan, donatı alanına dönüşmesinin çok önemli olduğunu belirtmek istiyoruz.

“Yerel yönetimler dijital dönüşümü gündeme almalı”

Dijital dönüşümü yerel yönetimlerin mutlak gündemine alması gerekiyor. Dijital dönüşümle birlikte belki bölgemizde yaşayan yurttaşların tamamının fiziki olarak bulunmasalar bile her türlü  internet ortamında mecraların tümü kullanılarak yaşamın her alanına katkı sunması, belediyenin yönetiminin her noktasında görüş ve düşünceleriyle süreci desteklemesinin çok önemli ve değerli olduğunu düşünüyorum. Yine mekansal planlama açısından artık bizim bir deprem ülkesiyiz ve yaşadığımız coğrafyanın yüzde 92’si her an kırılmaya namzet fay hatları üzerinde bulunuyor. O nedenle bugün artık bütün bölgelerimizde 1/250 bin, 1/100 bin, 1/25 bin ölçekli bizim artık planlarımızın, haritalarımızın hazırlanması ve yeni oluşacak olan yerleşim alanlarımızın da riski azaltacak seviyeye dönmesi gerektiğini düşünüyorum.”

kuluajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu